Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu, Spor Kulüpleri Yasası ile 75 yıldır konuşulan, temenni edilen şeyleri yasalaştırdıklarını dile getirdi, “Biz aslında kartopu gibi büyüyen sorunları çözebilmek adına bu inisiyatifi aldık. Bu bir ihtiyaçtı” diye konuştu.
Tayfun Bayındır – Milliyet Spor
Türk sporunda adeta devrim niteliğinde bir yasa çıktı. Özellikle kulüp ve federasyonlar açısından birçok yeniliği içinde barındıran yasanın mimarları arasında bulunan Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu, çok konuşulan, tartışılan yasa konusunda Milliyet Gazetesi Spor Müdürü Tayfun Bayındır’ın sorularını cevapladı.
İşte Bakan Kasapoğlu’nun yanıtları:
Spor Kulüpleri ve Federasyonları Yasası çok tartışıldı. Nasıl bir hazırlık aşaması sonucu ortaya çıktı bu yasa?
Spor, dünyadaki en önemli ekonomilerden biri. 2020 yılı rakamları, yıllık 600 milyar dolara yaklaşan bir büyüklüğü işaret ediyor. Bir tarafta tesisiyle, planlamasıyla, sistemiyle yükselişe geçen Türk sporu, diğer tarafta böylesine bir değeri neresinden tutarsanız elinizde kalan düzenlemelerle yönetme çabası… Şu andaki fiili durum, Türk sporunun ihtiyaçlarını karşılamaktan, geleceğine katkı yapmaktan uzaktır. Bu gömlek bu bedene dar gelmektedir.
Bakanlık olarak pandeminin hemen öncesinde, 13-17 Ocak 2020 tarihinde Türk sporunun mevcut durumunun değerlendirilmesi ve gelecek stratejilerinin belirlenmesi amacıyla bir “Çalıştay” düzenledik. Buraya ilgili tüm paydaşları davet ettik. 5 gün boyunca devam eden Çalıştay’da 7 ayrı salonda toplam 150 saatlik oturumlar gerçekleşti. 175 kulüp temsilcisi, 91 federasyon temsilcisi, 6 amatör spor kulüpleri federasyonu temsilcisi, 95 bakanlık temsilcisi, 12 moderatör, 10 raportör, 17 genç gönüllü, 48 basın ve hukuk temsilcisi olmak üzere toplamda 457 kişi katıldı.
Tüm katılımcıların fikirlerini, önerilerini dinlendi ve yasa taslağı hazırlanırken bu öneriler dikkate alındı. Mesela bir kulüp başkanımız şöyle demiş: “La Liga sisteminde iki sene üst üste zarar ederseniz soruşturma açılıyor. Bu seviyeye gelmemiz lazım.”
Bir başka başkan şu fikirle gelmiş: “Mali disiplin çok önemli. Denetlenmenin çok ciddi boyutlarda olmaması kulüplere zarar veriyor. Bu borçlanmayı arttırıyor, yanlış işler yapılmasına sebep oluyor.”
Çalıştay’da hangi konular gündeme geldi?
– Biz Çalıştay raporunu kitap halinde yayınladık. Arkadaşlarım bu konuyla ilgili bir web sitesi de hazırladı. Neler konuşulmuş, hangi taleplerle gelinmiş hepsini şeffaf bir şekilde görebiliyorsunuz. Orada 3 ana temanın ön plana çıktığını görüyorsunuz: Birincisi, hukuki altyapının güçlendirilmesi; ikincisi, ekonomik durumun güçlendirilmesi; üçüncüsü, yönetim ve koordinasyonun geliştirilmesi. Yasayı dikkatle incelerseniz temelde bu alanda düzenlemelerin yapıldığını görürsünüz.
TESCİL YETERLİ
Yeni düzenlemeyle spor kulüplerinin öncelikle dernek olarak kurulma mecburiyeti ortadan kalkıyor değil mi?
– Yeni yasayla dernek olarak kurulma mecburiyeti ve düzenlemesi ortadan kalkıyor. Spor kulüpleri doğrudan Gençlik ve Spor Bakanlığı tesciliyle kuruluyor. Mevcut durumda spor kulüpleri bir şekilde kanunların etrafından dolaşabiliyor. Dernek olarak kurulup, bazı branşlar Türk Ticaret Kanunu uyarınca kurulan A.Ş’lere devrediliyor. Bu ikisi arasında alacak ve borç ilişkisini düzenleyen bir yapı var mı? Yok. Amatör branşlar A.Ş’lere devredilebiliyor mu? Hayır. Yeni yasayla birlikte kuralın etrafından dolaşma devri bitiyor. Her şey net. Spor kulüplerine şirketleşme hakkı veriliyor. Şirket demek sorumluluk demek. Artık o kimsenin sorumluluk almadığı, mali anlamda gelenin gideni arattığı dönemler geride kalıyor. Temeli sağlam olmayan bina çöker. Bizde hem zemin sorunlu, hem temel sağlam değil, kalkmışız bina niye çöküyor diye düşünüyoruz? Artık yeni yasayla birlikte Türk sporu sağlam zemin üzerine, sağlam temelle inşa edilecek; çürük malzeme kullanan olursa da hesabını verecek.
6 ŞURA SONRASI
Siz yasayla ilgili toplumda genel bir mutabakat olduğunu düşünüyor musunuz?
– Yasa, Türk sporundaki kemikleşmiş sorunların çözümü için gündeme geldi. Hazırlık aşamasında da tüm paydaşların görüşleri alındı ve ortak bir akıl belirlendi. Cumhuriyet tarihimizde 6 tane spor şurası toplanıyor. Spor şuralarında konuşulan konulara baktığınızda 75 yıldır bizim spor yönetimini ve hukukunu sağlam temeller üzerine oturtma gibi bir çaba var. Bu bir ihtiyaç. Biz aslında kartopu gibi büyüyen sorunları çözebilmek adına bu inisiyatifi aldık. Mesela “Spor Kulüpleri Yasası” 1999 yılında toplanan şuranın konusu. “Federasyonların Yapıları” 1990 yılındaki şurada ele alınmış. Ama bu sorunlar hala önümüzde duruyordu. 75 yıldır konuşulan, temenni edilen şeyleri yasalaştırdık. Yasa teklifi meclise geldiğinde bizi mutlu eden konulardan biri de iktidar olsun muhalefet olsun genel bir konsensüs içinde kabul edilmiş olması. Hepimizin amacı Türk sporunun sürdürülebilir bir yapıya kavuşması.
‘İflasa dur dedik’
Bakan Kasapoğlu, sadece kendisinin değil, kulüp yöneticilerinin de mali yönden, “Bu bataklıktan kurtulmamız gerekiyor” dediğini hatırlattı, “Ortada bir gerçeklik var” ifadesini kullandı.
Spor kulüplerinin şu anki mali yapılarıyla sürdürülebilir olmaktan uzak olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Sadece ben değil, kulüplerin kendi yöneticileri de öyle düşünüyor hatta bunu açık açık da dile getiriyorlar, bizim bu bataktan kurtulmamız lazım diyorlar. Bakınız bu subjektif bir konu değil. Mali tablolar var.
Peki mali sorunların sebebi nedir? Birçok sebep var ama temel olarak yeterli düzeyde gelir üretilmemesine rağmen, bu gelirlere uygun olarak gider ve harcamaların düzenlenmemesi ve sürekli tekrarlanan bütçe açıkları olarak görünüyor. Kurumsallaşma, yönetim ve organizasyon yetersizlikleri, sporcu ve teknik insan ödemeleri, yüksek transfer bedelleri, açıkların genellikle kısa vadeli ve yüksek faiz borçlanmayla kapatılmaya çalışılması gibi teknik tespitleri yapmak da mümkün.
Bunlar gizli, bilinmeyen, ilk defa dile getirilen durumlar değil. Kamuyu Aydınlatma Platformu aracılığı ile açıklanan finansal tablolar Türkiye Süper Ligi’nde yer alan özellikle dört büyük kulübün teknik olarak mali yapısının sürdürülebilir olmaktan uzak olduğunu gösteriyor.
BORÇ BÜYÜYOR
Kulüpler tarafından Kamuyu Aydınlatma Platformu’na yapılan açıklamalara göre, 2020 Ekim ayı itibariyle, toplam 15.08 milyar TL; 2021 Mayıs ayı itibariyle toplam 17,38 milyar TL borçları olduğunu görüyoruz.
Bu borç toplamı son sekiz yılda % 534 oranında artmış. Bu tablonun açıklaması şu: Kulüplerin borçları varlıklarını ve öz sermayelerini yok ediyor ve artan zararlar dolayısıyla kulüpler teknik anlamda iflasa sürükleniyor.
Dolayısıyla ben düşünmüşüm, başka biri düşünmüş noktası çoktan aşılmış durumda. Ortada bir gerçeklik var.
‘Satış söz konusu değil’ Bu yapıyla spor kulüplerinin yabancılara satılacağı konusu da gündeme geldi. Siz buna nasıl bakıyorsunuz?
-Yeni yasa, kulüplerin hukuki statüsünü belirliyor. Spor kulüplerinin yapısı mülkiyet esası yerine üyelik esası ile devam ettirileceğinden kulüplerin satışı söz konusu değil. Bağımsız bir şekilde kurulan spor anonim şirketlerinin paylarının ise yerli veya yabancı sermayedarlar tarafından alınmasına ilişkin herhangi bir engel bulunmuyor. Ancak, spor kulüpleri ile bağlantılı olarak kurulan spor anonim şirketlerinde, bağlantılı spor kulübünün dolaylı ya da doğrudan hakimiyetinin bulunması zorunlu tutuluyor.
‘Kimse merak etmesin’
Bu yasa sonrasında, “Kulüplere yönetici bulunmaz” diye yapılan eleştirilere karşı çıkan Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu, “Yasal düzenleme de yapılır, çarpıklıklar da giderilir, sporu yönetecek insanlar da bulunur” yorumunu yaptı.
Peki en çok merak edilen konu, kulüplerin borçları. Yeni yasayla bu konuda nasıl bir düzenleme öngörülüyor?
Şu anda spor kulüplerinin bütçe ve harcama ilkeleri federasyonların talimatlarıyla belirleniyor ama sadece birkaç federasyonun (TFF ve TBF) bu konuda düzenlemesi var. Geriye koskoca gri bir alan kalıyor. Genel bir bütçe ve harcama ilkesi yok, yeterli yaptırım yok, mali yönden sıkıntılı uygulama yapan yöneticilerin kişisel sorumluluğu yok. Dünyada bundan daha rahat bir yapı yok. İstediğin kadar harca, harcarken seni denetleyecek bir yapı olmasın, borç batağına sürüklersen de ceketini alıp çıkarsın… Artık o devir kapanıyor. Borcu yazdıran, görev yaptığı dönemden sorumlu hale geliyor. Giderken de “Veresiye Defteri”nden kendi yazdırdıklarını kapatıp gidiyor.
Bu yasayla ne değişiyor? Biz kocaman bir ekonominin ve pazarın parçası olan spor kulüplerini mali açıdan sorumluluk taşıyan bir yapıya büründürüyoruz. Biz, Türkiye mali yönden sorunlu kulüpler cenneti olmasın diye uğraşıyoruz. Belki statükonun devamını isteyen bazı kesimleri mutsuz edeceğiz ama sporumuzun geleceği her şeyden önemli. Biz Türk sporunu kulüpleriyle, federasyonlarıyla sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmanın çabası içerisindeyiz.
‘Kimse savunmasın’ Borçlanma denince bir de kişisel sorumluluk konusu gündeme geliyor.
Türkiye’de spor kulübüne yönetici olmanın önemli bir sosyal statü getirisi var. Her anlamda toplumda itibar gören pozisyonlar bunlar. Böyle getirileri var ama mevcut durumda bir sorumluluk yok. İyi örnekleri dışarıda bırakarak söylüyorum, kulübü mali olarak istedikleri gibi yönetiyorlar, sonra gidiyorlar ama bir sorumlulukları yok. Spor kulüplerimizde “Gelirim dilediğim gibi harcarım, benden sonrası tufan!” devri bitiyor. Herkes bütçesine sadık kalacak, ayağını yorganına göre uzatacak. Popülizm değil, akıl ve planlama kazanacak.
Yönetmeye aday insan sıkıntısı yaşanmayacağını düşünüyorsunuz diye algılıyoruz. Doğru mudur?
“Bu düzenlemeler yapılırsa ülkede sporu yönetmeye kimse talip olmaz” diye bir safsata yayıyor bazı kesimler. Bu ülkenin müthiş bir insan kaynağı var. Şu anda da Türk sporunda işini çok iyi yapan değerli yöneticilerimiz var. Uluslararası spor yapılarında görev alan yöneticilerimiz var. Dünyanın en önemli şirketlerinin en üst kademelerinde Türk yöneticiler var. Dünyayı pandemi belasından kurtaran aşının altında bizim insanımızın imzası var. Daha niceleri… Bu ülke her dönemde, donanımlı insan yetiştirmiştir. Kimse kendi menfaatine olacak diye çarpık düzenin devam etmesini savunmasın. Yasal düzenleme de yapılır, çarpıklıklar da giderilir, sporu yönetecek insan da bulunur. Kimse merak etmesin.
‘Federasyonlar standart oluyor’
Spor kulüpleri çok konuşuldu ama yasanın bir de federasyonlar boyutu var. Orada ne gibi düzenlemeler yapılıyor?
– Türkiye’de federasyonlarla ilgili durum karışık. 3289 sayılı kanunla kurulan özel hukuk hükümlerine tabi bağımsız spor federasyonları var, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı spor federasyonları var bir de 5894 sayılı kanunla kurulan TFF var. Burada yeknesak bir düzenleme olmadığı için görev, yetki ve sorumluluk konularında da tartışmalı bir durum ortaya çıkıyor. Yeni yasa ile bağlı ve bağımsız spor federasyonu ayırımı kaldırılıyor ve tüm federasyonlar standart bir hukuki zemine oturtuluyor.
‘Kulüple dernek aynı statü olur mu?’
Yeni yasayla kulüplerin hukuki statüleri de değişiyor. Buradaki temel amaç nedir?
– Çağımızda spor çok büyük bir pazar ve ekonomi. Bunun yanında çok güçlü bir etki alanı var. Böyle bir yapının en önemli aktörleri olan spor kulüpleri ülkemizde dernek olarak kuruluyor, sonra tescil edilerek spor kulübü vasfı kazanıyor. Daha net ifade edeyim, milyonlarca dolarlık bir ekonominin aktörü olan bir spor kulübü, Taklacı Güvercin Sevenler Derneği’yle aynı statüye sahip. Bu kabul edilebilir bir şey mi? Sporun bir endüstri haline geldiği çağımızda dernek yapısıyla devam etmek mümkün değil. Çünkü derneklerin kazanç paylaşma amacıyla kurulamayacağına ilişkin kanunlar var. Sporun yükselen endüstriyel yönünü dikkate almak durumundasınız. Temeli ekonomik değer yaratmak olan bir yapıyı, ekonomik değer yaratmayı kısıtlayan düzenlemelerle yönetemezsiniz.
Spor Derneği
Basın ve Medya Kurulu