Derneğimiz, ülkemizdeki sağlıklı yaşam için spor ve egzersizi rekreasyonel spor faaliyetleri aracılığıyla yaygınlaştırarak tüm amatör ve profesyonel spor branşları için farkındalık ve bilinç yaratmaya çalışır. Ayrıca bu tip spor faaliyetlerinin yaygınlaşabilmesi için ülkemizin ihtiyacı olan nitelikli spor çalışanlarının özlük haklarını korur ve niteliğinin geliştirilebilmesi için faaliyetler düzenleyerek; çalışanların daha nitelikli, sertifika sahibi kişiler olması için gerekli faaliyet ve çalışmaları yapmak üzere kurulmuştur.
Dernek kuruluş misyon ve vizyonumuza paralel olarak Spor Derneği ve Spor Bilimleri Topluluğu – SBT işbirliğiyle ülkemizde yetişmiş ama hali hazırda kariyerine yurt dışında devam eden spor mezunlarıyla sizleri buluşturmaya devam ediyoruz.
Dördüncü konuğumuz kariyerini Avrupa’da fitness eğitmeni olarak geçiren Fatih Erzurum. Konuğumuz, Hacettepe Üniversitesi SBF mezunu olup fitness antrenörlüğü kariyerine Belçika’da devam etmektedir. Aynı zamanda da milli karateci olan konuğumuz, bu kariyerine nasıl Türkiye’de başlayıp Avrupa’ya uzandırdı?
KONUĞUMUZ FATİH ERZURUM:
– Çok küçük yaşta spora başladığımdan dolayı kendimi bildim bileli müsabık olarak spor yapıyorum. Ankara’da çocukluğum Çin Çin mahallesinde geçti. Ankara’yı bilenler bilir… Farkında olmadan yaşantımın getirdiği hayat beni milli takıma attı. Bunun getirdiği avantaj ile de Türkiye Karate Millî takımına 1999-2013 yılları arasında gururla hizmet ettim. Bu yıllar arasında uluslararası birçok Avrupa, dünya, balkan şampiyonaları ve özel turnuvalarda dereceler elde ettim. Ayrıca Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi 2013 mezunuyum. Okulumda aldığım eğitimlerle kendimi sporcu beslenmesi ve fitness branşında geliştirme fırsatım oldu. Üniversitemde rekreasyon bölümü okuyarak kendimi hem serbest zaman faaliyetleri anlamında geliştirdim hem de antrenörlüğün temeline inen dersleri almama vesile oldu üniversitem. Sonrasında mezun olduktan sonra yaklaşık 5 yıl boyunca personel trainer olarak çalıştım. Üniversitede not ortalaması peşinde koşan bir öğrenci olmadığım halde derslerime öğrenmek için girdiğim için çalışma hayatımda ise bunun çok faydasını gördüm diyebilirim.
- Yurt dışındaki kariyerinizi anlatabilir misiniz? Sizce Türkiye ile yurt dışındaki farklılıklar nelerdir?
– 2018 yılından bu yana Belçika’da yaşıyorum. Yine Belçika’da spor kariyerime karate sporundan tanışmış olduğum eski Belçika Karate Millî takım sporcusu Hin Njoo’nun spor kulübünde karate eğitmeni ve yakın savunma eğitmeni olarak spor kariyerime eğitici olarak devam ettim. Sonrasında geçen zaman içerinde ise Flemenkçe dilimi geliştirdikten sonra personel trainer olarak çalışmaya devam ettim. Tabi hayatım boyunca sporun bana kattığı hedef koyma alışkanlığım olduğu için üstüne koymam gerektiğinden dolayı hayat şu an beni kendi işimin patronu olma noktasına getirdi.
– Türkiye ile Avrupa arasındaki en büyük fark spor alanındaki farkındalık. Ben size Avrupa’dan bahsedeyim siz kendiniz Türkiye ile kıyaslayın. Avrupa’daki ilkokullarda birçok zorunlu spor dersleri bulunmakta. Bunların arasında yüzme, jogging, beden eğitimi, beslenme dersi, izcilik, bisiklet ve ayrıca iki tane zorunlu seçmeli spor branşı (tenis, satranç, atletizm, jimnastik) vardır. Bireylerin hepsi spor eğitmenlerinin neden orada olduklarının, hangi konularda kendilerine yardımcı olacaklarının ve onlardan nasıl istifade edebileceklerinin bilincindedirler. Benim gözlemim de en belirleyici farklılık, Türkiye ile Avrupa arasındaki bu maalesef…
- Yeni mezunlara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
– Yeni mezun arkadaşlarıma öncelikle diplomaya değil öğrenilen bilgilere önem vermeleri gerektiğini vurgulamak isterim. Öğrenilen bilgilerden kastım antrenman bilimi, anatomi ve kinezyoloji, beslenme ve yabancı dildir. Bu dört önemli disiplin alanı hakkında kendilerini geliştirmeleri onları bu alanda bir adım öne çıkaracaktır. Bununla birlikte sosyal ilişkilerinin de önemini vurgulamak isterim. Bizim mesleğimiz insanlarla iletişimin ne kadar güçlü olduğuyla doğru orantılı. Bu sebeple bildiklerini aktarabilmek, doğru cümleler ve doğru telaffuzla samimi bir iletişim kurabilmek önemlidir. Gerçek hayatta Türkiye’nin aksine elinizde bu belgem var diye gezemiyorsunuz. O belgesinin size öğrettiği bilgileri kullandığınız da zaten otomatik olarak insanlar size “nerde eğitim aldınız” diye soruyorlar… Özellikle Belçika’da insanlarla tanıştığınız size önce ne iş yaptığınızı ya da ne mezunu olduğunuzu sormazlar. Konuşma ilerledikçe onları etkilersiniz ve bir bakarsınız ki insanlar sizin nerde eğitim aldığınızı merak etmeye başlamışlardır.
- Yurt dışında iş bakmak için nerelerden yararlanabilirim?
– Yurt dışında iş bakmadan önce belli bir alt yapınızın hazır olması gerekiyor. Bunun da ilk adımı tabii ki yabancı dildir. Üniversite öğrencisiyken gideceğiniz bir yabancı dil kursu mezun olmadan önce kendinize yapabileceğiniz en büyük yatırımdır. Yine hazırlık döneminde veya bir özel kursta öğrendiğiniz yabancı dilinizi Erasmus, Work and Travel gibi programlara başvurarak henüz daha öğrenciyken pratik yapma imkânına ulaşıp dili çok daha ileri bir seviyeye taşımanıza yardımcı olur.
– Avrupa Birliği üyesi olan her ülkenin -ülkemizdeki adı ile- çalışma bakanlıklarının resmî sitelerinde hangi alanda kaç kişiyi hangi şartlarda ve ne zaman alacakları hakkında her gün güncellenen web sayfaları ile bilgi verilmektedir. Bu siteler aracığı ile Avrupa Birliği’nde bulunan bütün şirketlere, sektör gözetmeksizin bilgilerine ulaşılarak öz geçmişlerini gönderilebilirler. Ve Ankara antlaşması…
- Yurt dışında yüksek lisans yaparak orada iş bulabilir miyiz?
– Kesinlikle. Çok rahat bir şekilde iş bulabilirsiniz. Öğrenci vizesinin size verdiği avantajlardan birisi de eğitiminizle ilgili bir alanda iş anlaşması yapabilmenizdir.
- Dil biliyorum, beni kabul ederlerse yeni mezunlara verdikleri maaşlarla orada yaşayabilir miyim?
– Evet yaşayabilirsiniz. Çünkü Avrupa’da sosyal devlet anlayışını hissedeceksiniz. İş yerinden aldığınız maaş sizi kesinlikle rahat bir şekilde geçinmenizi sağlayacaktır. Eğer geçiminizi sağlayamıyor olursanız -ki bu çok ama çok küçük bir ihtimal- sosyal devlet sizlere geçiminizi sağlayacak kadar olan farkı ödemek ile mükellef.
7. Günümüzde Türk vatandaşlarının en büyük sorunu vize ve oturum izni almak. Bununla birlikte çalışma izni almak en sorunlu süreç. Bunu nasıl sağladınız ve sağlananacağını düşünüyorsunuz?
Vize almak şart. Bu vizeyi nasıl alacağımızı soru cevap kısmında arkadaşlarımıza bahsetmiştim aslında. Ülkemizdeki adıyla Çalışma Bakanlıkları’nın sitelerinde Avrupa da faaliyet gösteren bütün firmaların iletişim bilgileri hangi alanda kaç personel ihtiyacı olduğu duyurulur. Cv leri ile bu resmi internet sitelerinde ulaştıkları adreslere yollayabilirler. Sonraki adım vizesi için davetiye alabilmesi. Bunu da kabul gördüğü şirketler sağlıyorlar.
Ayrıca Avrupa diye genel konuşmamın sebebi arkadaşlarımın hayallerinde sınırlar oluşturmamak. Kesinlikle her ülke kendi içinde kendine has anayasalara ve bu yasaları işleyiş biçimlerine sahipler. Fakat siz de takdir edersiniz bu ülkelerin iş ortaklığı ekonomik ve çalışma ve istihdam alanlarındadır. Bu yüzden bu alandaki kanunlar AB ülkeleri arasında çok küçük farklılıklar gösterir. Ama bu farklılıklar göçmenlerle alakalı değildir. Nitelikli göçmen alımlarıyla ilgili Türk sitelerinde de çok haber çıktığını görüyorum. Özellikle şaşırtıcı şekilde bu konuda en katı duran ülke Almanya bile nitelikli göçmen olarak işe alındığınızda 3 yıl düzenli çalışmanız koşulu ile size vatandaşlık vermeye başladı. Dünyada ülkeler arasında ciddi bir nitelikli insan rekabeti var. Burada kritik olan, mezun olduğunuz alanda belli dilime girerek özelleşmeniz ve tabiki de ilk aşamada mesleğinizi İngilizce dilinde de yapabilmeniz.
Şimdiden hepinize başarılar diliyorum. Yolunuz açık olsun.