Türk sporundaki başarılı ve lider kadın sporcularımızı sizlerle buluşturmak için “Sporda Kadın” etkinliklerimiz başlamıştır!
İlk söyleşimizdeki kadın sporcumuz, motosiklet sporcusu Gökçen Kabaş oldu. Gökçen Kabaş spora nasıl başladı? Bir kadın motosiklet sporcusu olarak, önüne nasıl engeller çıktı ve her şeye rağmen profesyonel bir kadın sporcu haline geldi? Merak edenler için gönüllümüz ve Sporda Kadın sayfası kurucusu Esra Küçükyalçın moderatörlüğündeki sohbetimiz ve onun röportajında!
Gökçen Kabaş Kimdir ?
Elde ettiği şampiyonluklarla birlikte her yarışta, göğsümüzü kabartan, Transanatolia Rallisi’ni tamamlayan ilk Türk kadın unvanı sahibi eczacı ve motor yarış sporcusu motosikleti üzerinde bütün zarifliğiyle erkeklere meydan okuyor.
Hafta içi işinin başında, mesai bitiminde ise motosikletiyle dağ yollarında , yarışlarda yada antrenmanlarda olan “şampiyon” lakaplı motosiklet sporcusu Gökçen Kabaş.
1-Motosiklet sporunda ciddi başarılar elde ettiniz. Sporun hayatınızda önemli konumda olduğunu biliyoruz.
Biz, bu süreci en başından dinlemek istiyoruz. Gökçen Kabaş’ kimdir motosiklet sporuna nasıl başladı?
Öncelikle sizlere pek bilinmeyen ve yeni yeni adı duyulan bu spor için vakit ayırdığınız teşekkür ederim.
Ben Gökçen Kabaş. 36 yaşındayım. Eczacıyım. Şehir içinde pratik olsun diye başladığım motosiklet maceramın buralara kadar geleceğinden benim de haberim yoktu. Yaklaşık 30 yaşlarımda motosiklet binmeye, o zaman erkek arkadaşım, şimdi eşim olan Atilla ile başladım aslında. Lise çağlarımdan beri hep aklımın bir köşesinde vardı ama Atilla ile beraber bayağı yol aldık. Sanırım o da bu kadarını beklemiyordu
2-Eşiniz de yarışmalara katılıyor mu?
Atilla daha çok yarışlarda benim mekanikerliğimi üstleniyor. Onsuz yarış bitirmem mümkün değil. Tamircim diyebilirim. Bir dönem Türkiye Motosiklet Federasyonu’nun düzenlediği enduro yarışlarında atv branşında yarıştı ama o da çok uzun soluklu olmadı.
3-Asıl mesleğiniz eczacılık. Yoğun koşuşturma içerisinde yarışlara nasıl hazırlanıyorsunuz fırsat buluyor musunuz?
Çok yoğun bir programım var. Hem mesleğimi hem antremanları hem de ev hayatımı devam ettirmek ciddi efor istiyor. Özellikle yarış önceleri gerçekten dolu dolu geçiyor. O dönemde günde iki antreman, arada hastane mesaisi oluyor. Yarış öncesi teknik olarak motoru hazırlamak bile bir ay sürüyor. Fakat maalesef son bir yıldır malum pandemi sebebiyle işim gereği sürekli hastanedeydim. Düzenim bir süreliğine durdu. Covid öncemi unutturacak kadar hastane mesaisi yaptım diyebilirim.
4- Transanatolia Rallisi’ni tamamlayan ilk Türk kadın unvanını taşıyorsunuz sizin için ne ifade ediyor?
Çok güzel tabi. Harika. Birçok kişi bitirebileceğime ihtimal dahi vermese de ben kendimden emindim. Ufak tefek olsam da yarış içinde 10 kaplan gücünde olabiliyorum.
Aslında sizde bıraktığı duygu dinginlik. Uzun soluklu rallilerde kendinizle tanışıyorsunuz. İşin felsefik boyutuyla karşılaşıyorsunuz bitirdiğinizde. Sanırım zihnen sadeleşmek en güzeliydi.
5-Tabi sormazsam olmaz, ilk yarış tecrübenizi bizimle paylaşır mısınız?
Hatırlayınca bile yorulduğum yarış 2015 yılının sonunda Atilla ile birlikte Fethiye’de TMF nin organize ettiği enduro yarışlarına katılmaya karar verdik. Ama o zamana kadar ne yağmurda ne çamurda ne taşta ne kayada enduro tecrübem vardı. Fakat Atilla bizim için güzel bir tecrübe olacağından, bu camiadan insanlarla tanışacağımızdan, ortamın keyifli olacağından bahsederek beni ikna etti.
Fakat sanırım Fethiye, Fethiye olalı böyle yağmur almamıştı. Öyle ki çamurda ayakta durulmuyordu. Göz gözü görmüyordu. Kuralları, rotayı hiç bilmiyordum. Dedim Gökçen bitir gel yeter. Bitirdim ama bende bittim. Tabii ki zaman aşımından diskalifiye oldum Ama eve dönerken ben, eski ben değildim.
6-Bir kadın motosiklet sürücüsü olarak yarışlarda ve çevrenizden nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Çok güzel tepkiler alıyorum. Zaten camiada olan insanlar sağolsunlar desteklerini her zaman hissettiriyorlar. Fakat özellikle köylerde kaskımı çıkardıktan sonra olan şaşkınlığa bayılıyorum. Abi diye konuşmaya başlıyorlar sonra farkedince ne diyeceklerini şaşırıyorlar. Özellikle dağ köylerinde beni gören kız çocukları, kadınlar o kadar rahatlıyor, mutlu oluyor ki, utanan, sıkılan yüzler bir anda bir sürü soru sormaya başlıyor. Tarifi yok.
7-Güvenlik kısmından tehlikeli algılanıyor siz kadın olarak bu sporu yapıyorsunuz? Ne dersiniz?
Tehlikesiz diyemem. Fakat bunun bilincinde , daha dikkatli kullandığınız zaman gayet keyifli bir hal alıyor. Yarışlarda zaten birçok koruyucu ekipman oluyor üzerimizde. Bununla beraber otokontrollü bir şekilde giderseniz çok büyük işler açmazsınız başınıza. En hızlı hız, en güvenli gidebildiğiniz hız aslında.
8-Kuşkusuz aileniz sizin başarı öykünüzdeki en büyük destekçiniz. Onlar hakkında neler söylemek istersiniz?
Aslında ailem beni desteklemedi ilk başlarda. Hatta yaklaşık 3 sene onlardan gizli trafikte motor kullandım. Bu durum beni çok rahatsız etse de tutkumu bırakamadım. Fakat daha sonra yarışlarda başarılar geldikçe, ne istediğimi bildiğimi gördükçe onlar da desteklemeye hatta benden daha çok heyecanlanmaya başladılar. Babam en son; yarışlar arasındaki sürelerimi karşılaştırarak gelişip gelişmediğimi sorguluyordu. Hatta Transanatolia bitişine maile pankartlarla bana sürpriz yaparak karşılamaya gelmişlerdi. Tabii çok güzel şeyler bunlar. Değişim ailelerimizde başlar. Umarım artarak devam eder.
9-Pahalı bir spor mu ?
Evet. Pahalı bir spor. Yani motosikletlerimizin maliyetlerini saymazsak ki bu döviz kurunda daha da fiyatları arttı. Katılım ücretleri, servis aracı, teknik ekipmanlar, yedek sarflar, kıyafet , ekipman bunların hepsi bir araya gelince hatırı sayılır maliyeti olan bir spor diyebiliriz.
10-Saniyelerle yarışıyorsunuz. Yarış anında aklınızdan neler geçer?
Yarışta kaskımın içinde tekrarladığım tek şey sakin kalmak. Çünkü ralliler genelde 4 ile 7 gün sürerler. Günlük ortalama 300 ile 500 arası değişen kilometreler sürer. Bunların çoğunluğu arazi şartlarında gerçekleşir. Gerçekten önemli olan günü zamanında, sağlıklı bir şekilde bitirebilmektir. Aklımdan geçen tek sakince, kaybolmadan, sakatlanmadan padok alanına girebilmek vardır. Ralliler biraz kendinle yarıştır.
11-Bu yıl yapılması beklenen turnuvalar , yarışlar hatta olimpiyatlar pandemiden dolay ertelendi. Sizce ertelenmesi avantaj mı yoksa dezavantaj mı oldu?
Spor açısından dezavantajları daha çok oldu bence. Hem mental hem fiziksel olarak daha durağan bir yıl geçirildi. Sporcular ev içinde antremanlarına devam edebilseler de ana antremanlarına %100 kendilerini veremediler. Bir de insan sosyal bir varlık. Organizasyonlara katılamamak, takım arkadaşlarını görememek bence sporcuları mental olarak da çok etkiledi. Tabi pandemiden sonra hepimiz hayatımıza daha şükürlü, daha dört elle sarılsak da bir şeylerin değiştiği kesin. Motosiklet adına konuşacak olursam, pandemi sebebiyle hastane hizmetlerinin kısıtlı olması sebebiyle sakatlanmayalım, bir yerimize zarar vermeyelim diye motor üzerine oturmadık bile. Tabi bizim işin içinde olmamız da bunu çok tetikledi. Bir de kendi adıma konuşacak olursam hastaneden bir şeye vakit bulmam pek mümkün olmadı.
12-Sizin branşınızda yetenek mi ön planda; motosiklet mi?
İkisi de. Yetenek pratikle gelişen bir şey. Çok antreman yetenekle birleşince harika işler çıkıyor ortaya. Bir de motosikleti, enduroyu, toprağı, sıcağı, soğuğu çok sevmek lazım. Hepsinin karışımı aslında bu işin devamlılığını sağlıyor. Tabi teknoloji de ileriyor. Yeni çıkan motorlar daha atletik, daha hafif, daha amaca yönelik olabiliyor. Yarış içinde daha az yoruluyorsunuz iyi ve donanımlı bir motorla. Fakat yolda olmak, yarışmak, bitirmek istemek size bağlı. Tutkuluysanız ve bu sporu seviyorsanız altınızda ne olursa olsun yarışı tamamlarsınız.
13-Şimdiye kadar kaç kez düştün?
Çok kez. Sayısnı hatırlamadığım kadar. Bir süre sonra doğru düşmeyi bile öğreniyorsunuz. Tabi üzerimizde çok koruyucu ekipman var. Yani ufak tefek düşüşlerde bir şey olmuyor. Bugüne kadar çok büyük sakatlıklar yaşayacak şekilde düşmedim. Çok yakınından geçtim ama…
14-Jimnastik, tenis, yüzme, basketbol ve daha birçok spor dalını yapıyorsunuz sizi en çok hangi spor branşı heyecanlandırıyor?
Spor aşığı doğdum ben. Spor hayatıma jimnastik ile başladım. Sanırım ilk göz ağrım hala en çok heyecanlandığım branş. Hala jimnastik yarışlarını izlerken gözlerim dolar. Ama tabi şu an motosiklet.
15-Motosiklet sporunun ’da bayanlarda rakibiniz var mı?
Enduro branşında yarışan kadın sporcularımız var. Rallilerde maalesef benim yarıştığım yıllarda başka rakibim yoktu. Fakat dünyada bu işi yapan çok kadın sporcu var.
16-Spor konusunda en büyük amacın nedir?
Benim spor hayatım hep bir mücadele içinde geçti. Hep bir branşta varolabilmeye çabaladım. Daldan dala atlamam bu yüzdendir. En son eşimin desteği ile en çok ralli branşında gelişme gösterebildim. Bu sebeple destek çok çok önemlidir. En büyük amacım kadınlara destektir. Bir cümle, bir fotoğraf, bir anı birçok kadının hayatına dokunabilir. Kadınlarımızın başarılı hikayelere, gülmeye, umutlanmaya ihtiyaçları var. Ben yapabiliyorsam onlar da yapabilir. Ben yarışmaya devam etmeliyim ki birbirimize umut olabilmeliyiz.
17-Ülkemizde kadın yarışçı sayısı arttı mı? Bu spora başlamak için size danışanlar oluyor mu?
Bana danışanlar oluyor fakat bizim sporumuz pahalı bir spor. Ayrıca teknikten anlamak, bunları tamir edebilmek, yarışmak maliyetli oluyor. Bu sepepble birçok kadın ya başlayamıyor ve devamını getiremiyor. Aslında bu erkek sporcular arasında da böyle.
18- Antrenmanlarınız, sarp kayalıklı ve yamaçlı dağlarda yapılıyor değil mi?
Toprak, taşlık zeminde, kimi zaman kumda, kimi zaman nehir geçişleriyle, kimi zaman yamaçlarda, kimi zaman kayaların arasında. Her türlü arazi şartı oluyor aslında.
19- Profesyonel eğitim aldınız mı? Böyle bir eğitim alınacak olunursa ne kadar sürüyor?
Benim eğitmenim eşim. Profesyonel bir eğitim almadım. Türkiye’de profesyonel eğitimler yeni yeni yaygınlaşmaya başladı.Böyle bir eğitim yeteneğinize, ne kadar çok motor kullandığınıza, ne kadar çok yarıştığınıza , ne kadar çok izlediğinize göre değişir.
20-Tabi bir tane daha olmazsa olmaz sorularımdan, unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Transanatolia rallisinde 4. Günder Bolkar dağlarına çıktık. Yaklaşık3000 metre yükseklikler. O yükseklikte yaşayan 3-5 aile olur. O kadar etkilendim ki Bolkar Dağından ne kadar sonsuzduk. Baktım yamaçta oturan kadınların yanına durdum. Kadın olduğumu görünce bağırışmaları anlatamam. Nasıl sevindik, nasıl karşılıklı sımsıkı sarıldık. Fotograf çekildik, kim çekti, isimleri ne hala bilmiyorum. O fotoğrafı zihnime kazıdım, unutamıyorum.
Esra Küçükyalçın moderatörlüğündeki canlı yayınımızdan bir kare